24 Mart 2009 Salı

Nevruz, PKK’yı Silahsızlandırma, ABD ve Irak

NEVRUZ TÖRENLERİ: Bu yıl 21 Mart Nevruz kutlamalarında olay çıkmamış. DTP'nin yaptığı kutlama törenlerinde PKK ve İmralı'daki başı lehine yapılan konuşmalar ve açılan pankartların olay sayılmamasına artık alıştık. Olay deyince sadece taşlı, sopalı, silahlı, molotof kokteylli saldırıları veya yaralı ve ölümlü olayları anlamaya başladığımız için, herkes bu durumdan memnun oldu.

Vatandaşlarımızın bir kısmının baharın müjdecisi "yeni gün"ü böyle kutlaması, aynı vatandaşlarımızın geçen seneki kutlamalardaki şiddet tavrı ile karşılaştırıldığında şu soru akla geldi: "Bu insanlar niye değişti?"

Toplantıları düzenleyen DTP'nin bir yıl içinde iki farklı kutlama tarzı ortaya koyarken, kendi iradesi ile hareket ettiği kanaatinde değilim. Çünkü bölgede çok önemli gelişmelerin hazırlığı var ve senaryoyu hazırlayanlar, oyunculara uygun rol dağıtımını yapmaya başladılar. DTP, senaristlerin kendilerine yaptıkları telkine göre bir tavır ortaya koydu. Keşke kendi iradeleri ile hareket etmiş olsalardı.

ABD'nin Irak Politikası: ABD, Obama yönetiminin işbaşına gelmesinden sonra, Irak'tan silahlı kuvvetlerini çekmeye karar verdi. Bu çekilme esnasında ve sonrasında, ABD'nin, Türkiye'den bazı talepleri olacağı zaten beklenen bir durumdu.

ABD, Irak'ta istediği siyasal düzeni kuramadı. İran, Irak halkının çoğunluğunun Şii olmasını çok iyi değerlendirmişti. Irak'ın bölünmesi Orta ve Güney Irak'ın, İran etkisine girmesine razı olması anlamına gelecekti. Irak'ın kuzeyinde oluşumunu tamamlaması için destek verdikleri "Kürdistan" henüz bağımsız bir devlet olacak şartlara kavuşmamıştı. Kaldı ki bölge devletleri Irak'ın bölünmesine karşı.

Bu durumda  "Sünni Kürtlerin",  "Şii Arap'lardan" korunmasını Türkiye vasıtasıyla sağlamak, bölgede ABD etkinliğini sürdürmek için uygun görülmüş olabilir. "Gölün taşı ile gölün kuşunu vurmak" ilkesini kullanacak ABD, kendisi hasar görmeden uzun vadeli BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) için gerekli şartları hazırlamayı düşünmüş olabilir.

Obama yönetimi, öncelikle ABD'de başlayan Küresel Kriz'in yaralarını sarmak istiyor. Bu zaman diliminde, bölgede İran'ı pasifize etmeyi, Türkiye'yi ise Irak ve Afganistan politikasında kendi yararına kullanmayı planlıyor.

Seçildikten sonra uzunca bir süre TC yöneticileri ile telefonla bile görüşmeyen Obama, dış politikadaki bu zaruretleri öğrenince, Türkiye'ye önce Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'u gönderdi. Nisan ayı içinde de kendisi ziyarete geliyor.

Türkiye'yi istediği role ikna edebilmek için PKK'yı silahsızlandırma ve uzun bir süredir çektiğimiz terör belasından nefes alır hale getirmek kozu kullanılacak.

Bunun için Irak'a Cumhurbaşkanı seçtirdikleri Talabani ve Kürt bölgesinin lideri Barzani'nin kulakları çekildi. Kürt liderlere, artık terör yoluyla yapılacak bir şey kalmadığı, şimdi politika yolunu açmanın ve uzun vadede "Büyük Kürdistan" projesi için Türkiye ile akıllı/kurnaz bir ilişki yürütmenin gerekliliği anlatıldı.  "Ben Türkiye'ye kedi bile vermem" diyen bu adamlar, şimdi Türkiye ile işbirliği şarkıları söylemekte.

PKK'NIN SİLAHSIZLANDIRILMASI: Talabani, "Nisanda tüm Kürt grupları PKK'ya silah bırakması için çağrı yapacak" demişti. Irak cumhurbaşkanı "Eğer hapishaneye göndermek istiyorsanız, dağdan inmezler. Evlerine dönmelerini istiyorsanız, bir tür af çıkartmalısınız" ifadelerini de kullanmıştı.

Böylece Türkiye Hükümetinin "açılım" adı altında yaptığı hareketlerle elde edilenlerin, PKK'nın silahlı eylemleri sayesinde olduğu anlatılmakta ve bundan sonra varılması istenen siyasallaşma sürecinden, bölünmeye geçiş için alt yapı korunmaya çalışılmakta.

PKK'nın lider kadrosundan Duran Kalkan ise örgüte yakın Fırat Haber Ajansı'na yaptığı değerlendirmede şöyle konuşmuş: Kürt sorununun çözümü konusunda adımlar atılırsa, "Gerillanın bu biçimde örgütlenmesi, mevzilenmesi ve savaşması artık gerekli olmaz. Silahlı güçlerin yeniden organizasyonu, yeniden biçimlenişi gerçekleşir." 

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk aynı konuda şöyle konuştu: "Çözüm isteniyorsa PKK muhatap alınmalı. İkna ve tatmin edilmeleri gerekiyor." Türk, Kürt Konferansı'na PKK olmazsa katılmayacaklarını söyledi.

Talabani'nin ve diğer Kürt liderlerin sözlerinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün geçen hafta söylediği "Kürt sorununda iyi şeyler olacak" açıklamasından sonra söylenmesi, taraflar arasında yürütülen ikna sürecinde ciddi mesafe alındığının göstergesi olsa gerektir.

YANDAŞ MEDYADA GENEL AF TALEPLERİ: AKP yandaşı bazı yazarlarca, olayın PKK'nın tasfiyesi değil, silahsızlandırılması olması gerekliliği ve (PKK yöneticileri ve Öcalan dâhil tüm örgüt için) genel af talepleri dile getirilmeye başlandı.

İşte Cengiz Çandar'ın son yazılarından birinde söyledikleri: "PKK'nın silahsızlanmasına büyük bir barışçıl atılıma ulaştırmak bağlamında yaklaşılmazsa, bunu 'PKK'nın tasfiyesi' zorlamasına dönüştürmeye kalkarsak, bu iş toslar. 'Silahsızlanacak' PKK'lılara izleyecekleri 'tek yol' olarak 'Eve Dönüş Yasası' hükümleri gösterilirse, bu onlara 'Silahsızlanmayın, aramızdaki hesaplaşmayı bugüne dek yürüttüğümüz usulden sürdürelim' demekten başka bir anlam taşımaz. Bu bakımdan 'Genel Af' kavramına alerjiden kurtulmak gerekiyor."

Çandar ve benzerleri açıkça ne diyor? "PKK silahları bıraktım desin, devlet bir genel af çıkarsın. PKK ve Öcalan serbestçe siyasi faaliyette bulunsun ve gelip vatandaştan siyasi parti olarak oy istesin. Gelsin TBMM'de milletvekili, bakan olsun."  Ey vatandaş gel de buna alerji duyma.

Seçimden sonra gündeme gelecek en önemli siyasi konu bu. Seçim sadece yerel değildir. Genel siyaseti de etkiler. Oyumuzu verirken PKK'ya genel af ve PKK'nın siyasallaşma sürecine de evet veya hayır demiş olacağız.

Hiç yorum yok: