10 Mart 2009 Salı

‘One Minute‘in Arasına Sıkışanlar….

"Küreselleşme mi? Küreselleşmenin ters dönmesi mi?.." 

1999 yılından beri Davos'ta Küreselleşme konusunun güçlü bir şekilde dikte edildiği ekonomik forum toplantıları bir ekonomik festival havasında geçiriyordu. Hepinizin bildiği gibi Davos zirvesi; iş, finans ve siyaset çevrelerinin en üst düzeyde ilgililerinin bir araya getirildiği bir organizasyon. Son on yılda ülkelerin küresel ekonomiye entegrasyonunu sağlamak amacı güdülmüştür.

Buraya katılan siyasi ve ekonomik yöneticilerin ortak noktası, barış ve refahın daha fazla uluslar arası ticaret ve uygun yatırımların yapılması ile olacağı fikridir.  Yani Küreselleşme. Birde bu toplantı öncesi ve toplantı sırasında basında Küreselleşme karşıtı gurupların birbirinden ilginç yaptıkları gösterilerle hatırlarız. Sonra unutur gideriz. 

2009 Davos'a baktığımızda ise Küreselleşme karşıtlarının duası tutmuş gibi. Davos'ta bu yıl deglobalizasyon (küreselleşmenin geri çevrilmesi) konuşuldu. Bu konu aslında basınımızda fazla yer almadı. Deglobalisazyonun en önemli belirtilerinden biride, küresel hava kargo trafiğinin 2007 ' göre 2008'de %22,6 düşüş yaşanmasıdır. Bangkok havaalanı geçici olarak kapandığını ve turizm gelirlerinin %20 oranında düştüğünü Tayland Başbakanı Abhist Veijaiive Davos'ta bahsetmiştir. Ayrıca yine Davos'ta Güney Afrika Maliye Bakanı Trevor Manuel ülkesinin çözülme içinde olduğunu bir raydan çıkış bir kopuş tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söylemiştir. Rus başbakanının ve Çin başbakanının konuşmaları da Küreselleşmenin kendi ülkelerine getirdiği olumsuzlukları anlatmaları ile geçmiştir.

Davos konuşmalarının ana konusu aslında " Finansal Merkantilizm" idi. Bu ne demektir. Uluslar arası ticaretten çekilip iç piyasaya yönelmesi ve mali korumacılığın yeniden uygulanabilmesi gerekliliğidir. Güven kaybeden bankalar ve finans kuruluşları kredi sıkıntısı yaşayan sermaye, iç piyasaya yöneliyor. Birçok ülkede bankalar kurtarıldı karşılığında ise iç piyasalara kredi vermeleri konusunda baskı yapılmaya başlandı. 

Baktığımızda ise günümüzde küresel karşıtı kişilerin söylediği gibi Uluslar arası ticaret ve yatırımın düşmesi ile mali politikalar korumacılığa doğru itiyor. Ekonomiler ciddi anlamda daralıyor. Buna paralel olarak işsizlik artıyor. Siyasal bağımlılıklar artıyor.

Davos'ta Küreselleşmeyi destekleyen fikirler önemli ölçüde telaffuz edilmesine rağmen, forumların yapıldığı yerlerdeki dinlenme ve kahve salonlarında dağıtılan gazeteler ise, küreselleşmenin taşıdığı ciddi problemleri somut olarak ortaya koyan bilgileri içerdiğinden bahsediliyor. Bu gazetelerde ne yazıyor? Sadece küresel ticaretin düşüşünden bahsetmiyor. Fransa'daki grevden, Rusya'daki toplumsal huzursuzluktan İngiltere'deki yabancı karşıtı protestolardan ve ABD'deki "Amerika'yı satın al" mevzuatından yani kısaca ülkeler içinde bulundukları zorluklardan bahsediliyor. 

İlginç bir konuşma yapan İngiltere Başbakanı Gordon Brown deglobalisazyona karşı uyarılar yaptı. Ticari ve mali korumacılığım aleyhinde ağır konuşmalar yaptı. Halbuki kendi hükümeti banka kurtardığı gibi yerli müşterilere öncelik verme konusunda baskı yaptığını da herkes bilmektedir. Buda orada bulunan üst düzey yetkililerin üzerlerindeki baskının önemi konusunda iyi bir örnektir diye düşünüyorum.

Siyasi liderler Davos'ta küreselleşmenin uygulanması konusunda yeminlerini tekrarladılar. Ancak görülüyor ki hükümetlerin işi o kadarda kolay değil ülkelerinde küreselleşme karşıtı olan ve kendi ülkeleri gerçeklerine uygun önlemler almak zorunda kalıyorlar.

Bakıldığında ise küreselleşme Davos'ta ön görülenden daha karmaşık ve tehlikeli bir iktisadi sistem oluşturdu. Bu sistem aslında korumacılığı kabul götürmez bir sistemdir. Fakat ülkelerinde maruz kaldıkları ekonomik çöküntü ve buna bağlı işsizlik zamanla siyasi çöküntüye gidebileceğinden hareketle yerel siyaset ve ekonomi çevrelerinin de baskısı ile Davos'ta alınan kararları uygulayabilecekler mi ???? Bu durum hükümetlerin ikilemi gibi gözüküyor.  

Hiç yorum yok: