24 Ağustos 2007 Cuma

Amerikan Kıskacı


Kanal B de Başkent Üniversitesi öğretim görevlisi Prof.Dr.Eddie Girdner i dinledim.


Müthiş şeyler söyledi.



Amerika’nın gerek dolar açısından gerekse ekonomik durumu açısından büyük sıkıntıları olduğunu, ölüme giden bu yolda rakibi olan doğu bloğu ülkeleri ile ve bilhassa Çin ekonomisi ile mücadele edebilmesi, bölgeyi kontrol altında tutabilmesi için Afganistan ve Irakta bulunması gerektiğini, Amerikanın Irakta en az 50 yıl kalacağını, milyarlarca dolar harcayıp çekip gitmeyeceğini, İkinci dünya savaşından sonra Avrupa’ya yaptığını Ortadoğu’da da yapacağını söyledi. “Irak ve Afganistan Amerikanın Ortadoğu’daki hegemonyasını kurmak için bir anahtardır”. dedi


Amerika’nın Irak’a ve Afganistan’a terör etiketi altında girmesinin sadece bir bahane olduğunu, gerek Afganistan’a, gerekse Irak’a girişi ile burada terörün büyük ölçüde arttığını sözlerine ekledi. Aslında çok önemli konuların altını çizdi ama hepsini sütunumun yetersiz olması sebebi ile buraya taşıyamıyorum.



Şayet merak edenler var ise, 14.temmuz saat 13.00’te kanal B de yayımlanan Sayın Şeniz Özmert hanımefendinin Dünyadan bakış programının CD sini temin edebilirlerse çok kıymetli bilgiler elde edeceklerine eminim. Ben de ne yazık ki kaydedemedim.
Konumuza geri dönelim.



Sayın Prof. Girdner "Amerika’lıların büyük bir bölümünün, hatta ciddi gazetelerin köşe yazarlarının büyük bir kısmının Türkiye’yi tanımadığını ve Türkiye ye gelmediklerini, bu sebeple yazılarının ön yargılı olduğunu, bir sebeple gelebilenlerin ise İstanbul, Antalya gibi şehirleri gördüklerinde şaşırdıklarını, ayrıca" ben deve ile işime gidiyorum" desem bir çok Amerikan yazarının bunu yadırgamayacağını söylüyor. Amerikan halkının ise en büyük gücün Amerika olduğunu ve diğer ülkelerin Amerikan gücünden istifade ederek yaşadıklarını sanıyor. Dünyayı gezme şansı bulanlarınsa bu durumun böyle olmadığını gördüklerinde şaşırdıklarını altını çizerek ilave ediyor.



Tabiî ki büyük devlet politikası böyle şekillendiriliyor. Şayet barışçı görünerek istilacı politika izlerseniz böyle yapmalısınız. Şayet hayati bir hastalığınız mevcut ise ve ilik nakline ihtiyacınız var ise bu iliği birinden naklettirmek zorundasınız. Amerika’da zordadır. İlik nakline ihtiyacı vardır. Bu ilik Türkiye’dir. Bu ilik Irak, İran, Suriye’dir. Afganistan’dır. Bu havzada yeni oluşumlar üretip emilimi kolaylaştırmak zorundadır. PKK Amerikan politikası için bir paravandır. Finansman ve silah desteğini kendisi, aracıları vasıtası ile sağlamaktadır. Türkiye yi bağımlılaştırmak için kullanmaktadır. Bu bölge de büyük bir savaş çıkmadığı müddetçe ve ya Amerikan yönetimine farklı dünya görüşü olan siyasi ekip gelmedikçe siyaseten bu kıskaçtan kurtulabileceğimize inanamıyorum. Bizim ülkemizde siyaset yapanlar söylemlerinde Amerikan hegemonyasına karşı imiş gibi konuşuyorlarsa da ekonomik olarak bağımlılıktan kurtulacak reçeteleri ortaya koyamıyorlar. Sayın dedin. Ananı al git dedin. Şeyini şey ettiğimin şeyi dedin. vs. gibi sığ muhalefetle sokaklara çıkılmaz. Keşke iktidara talip partilerin adayları, "Ben geldiğimde tüm ülke halkının mal varlığının %10 unu bir defaya mahsus ve gönüllü olarak isteyeceğim. (varlık vergisi gibi algılanmamalı). Bu para ile IMF borcunu kapatacağım. Bir daha borçlanmayacağım. Ülkenin çalışan insanını 1 yıl boyunca 2 saat fazla gönüllü olarak çalıştıracağım. Bu tasarrufu kalkınmada kullanacağım. Kara para ve kaçakçılığa kesin çözüm getireceğim. Terörden nemalanan iç güçleri çökerteceğim. Ülkeyi sadece sanayi ülkesi değil sanayi + tarım ülkesi olarak planlattıracağım. Tarımda kendi kendine yeter ülke haline getireceğim. Stratejik bölgelerimizde yabancıya toprak satışını engelleyeceğim. Kıbrıs’ta şehit kanlarına asla ihanet etmeyeceğim. Masa başında bir karış toprağı uzlaşma adına vermeyeceğim.



Başımı Avrupa ya döndürürken, arkamı Asya ya dönmeyeceğim. Yakın Asya ve Uzak Asya ile iyi diyaloglar kuracağım. Komşularıma başkalarının dayatmaları ve yönlendirmeleri doğrultusunda davranmayacağım. Onların komşularımızla olan diyaloglarını iyi takip edeceğim. Asıl düşmanın İngiliz olduğunu ve Ülkemiz aleyhindeki gelişmelerin altında her zaman İngiliz parmağı olduğunu iyi bileceğim.



Ülke insanını sadece maddi değerlerle bir arada tutmak yerine manevi değerlerle de barışık hale getireceğim.
Barışı destekleyeceğim ama her an bir savaşa hazır olarak ben de sınır ötesi planlar yapacağım. Kabuğuna çekilmiş bir barışsever yerine haklarını mücadele ile alabilecek bir yurtsever stratejisi izleyeceğim. Avrupa birliğinden medet ummak yerine yurttaş birliğinin en büyük güç olduğunu halkıma anlatarak bir vücut haline getireceğim. Ülke aleyhine yayın yapan basın organlarının özgürlüklerini kısıtlayacağım. Anayasa değişikliğini en kısa zamanda yaparak Milli menfaatleri öne çıkaran kanun maddelerini daha net ve somut hale getireceğim. Gerekirse ilaveler yapacağım. Yabancı ülkeler Türkiye ye nasıl davranıyorsa ben de onlara öyle davranacağım. Esnek olma adına sütlaç gibi olacağıma, tatlı sert politika ile bazı konularda radikal ve kararlı olacağım". diyebilseydi.



Her ne kadar seçim bitti seçilen seçildi ise de, şimdiye kadar yapılan gibi bir siyaset izlemediğimiz müddetçe hangi parti gelirse gelsin,Türkiye kendisine biçilen rolü oynamaya zorlanacaktır. Bu durumda Ülkenin hayrına olmayacaktır.
Hele hele Ülkeyi laikler ve İslamcılar olarak bölmek ihanetin ta kendisi olacaktır. İşte o zaman Cumhuriyet elden gidecektir. Çünkü düşmanlarımız böyle istiyor. Onlar adı ne olursa olsun bölünmemizi istiyor. Türkiye varlığı ortadan kalkmadıkça Orta doğuda istedikleri hâkimiyeti sağlamaları mümkün değildir. Onlar bunu biliyor. Biz bilmiyoruz. Avrupa hayranlığı doğru düşünmemizi engelliyor. Kendimize yazık ediyoruz.



Kim ne derse desin ben böyle düşünüyorum.




28.07.2007

Hiç yorum yok: