24 Ağustos 2007 Cuma

Biz Niye Hayvanat Bahçesindeyiz?


Yavru deve, anne deveye, sırtlarında niçin iri iri yumrular(hörgüç) olduğunu sorar. Anne deve: “Biz çöl hayvanıyız; günlerce, aylarca su bulamadığımız olur. Oraya depoladığımız suyu kullanırız.” der. Yavru deve bu defa, ayaklarının diğer hayvanlardan niçin daha enli olduğunu sorar. Anne deve: “Biz çöl hayvanıyız; kuma batmamak için ayaklarımız enli ve geniş yaratılmıştır.” der. Yavru deve tekrar, kirpiklerinin niçin iki katlı olduğunu sorar anne deveye. Anne deve: “Biz çöl hayvanıyız; kum bulutlarının ve tozlarının gözlerimize girmemesi için kirpiklerimiz iki katlıdır.” der. Bu cevaplara dayanamayan yavru deve: “Peki anne, biz niçin hayvanat bahçesindeyiz?” demekten kendini alamaz.




Yavru deveyi hayrete düşüren fizyolojik ve biyolojik yapısındaki farklılık değil, bu özelliklerine göre olması gereken yerde olamamaktır. Her canlı farklı nedenlerden dolayı, farklı biyolojik ve fiziksel donanımla yaratılmıştır. Farklılıklar, doğada dengenin kurulması ve sürekliliği için gereklidir. Kurulan dengede canlıları konumları dışında kullanmak hem doğa dengesi hem fıtrata uygunluk açısından sorunlar oluşturmaktadır. Bekir Sıtkı Erdoğan, muhteşem ahengi bir dörtlükle ne güzel ifade etmiş: “Her canlıya Hak layık olan cevheri verdi / Tırtıl iki diş bulsa eğer, ormanı yerdi / Şayet kediler haftada bir gün uçabilse / Dünyada bütün serçelerin nesli biterdi.” Küresel bozulmayı bir de bu yönüyle değerlendirmek gerekir. İnsan, fıtratının dışında konumlandırıldığı için, halk ifadesi ile söylersek, “at izi, it izine karış”mıştır. Çiçeğin işlevi bellidir, otun işlevi bellidir, hayvanın işlevi bellidir, insanın varlık nedeni bellidir. Bu türler içinde yer alan diğer canlıların işlevleri de bellidir. İnek, inek olduğu için; koyun, koyun olduğu için; at, at olduğu için; köpek, köpek olduğu için; ayı, ayı olduğu için değerlidir. Canlılar, konumlarına göre evrende yer alır ve denge unsuru olurlar.




Bu bakış açısını, insan türü üzerinde özelleştirebiliriz. İnsan, evren bütünlüğü içinde denge unsuru aynı zamanda kendi türü içinde bir yapı taşıdır. İhtiyaçlarımız sonsuzdur. Bu sonsuzluğu bütünleme görevi herkesin omuzlarındadır. El, beş parmakla anlam kazanır. Farklı yetenekteki, liyakatteki insan, bu nitelikleriyle insanlık denen yapının tuğlası olur. Önemli olan, tuğlaları yerine, statiğine uygun şekilde koymaktır. Statik hesaplamasında kişinin cinsiyeti, aldığı kültür, yetişme ortamı, beklentileri, yetenekleri, ihtiyaçları temel etkenlerdir. Edebiyat fakültesini bitirip köftecilik yapan, hukuk fakültesini bitirip tekstil işiyle uğraşan kişileri tanıyorum. Yine üniversitenin fizik bölümünü üçüncü sınıfta bırakan, işletme fakültesini ikinci sınıfta bırakan öğrencilerimi hatırlıyorum. Hele, tıp fakültesini altıncı senenin sonunda terk edenleri biliyorum. Seçtiği meslekte başarılı olamayanlara ve bir süre sonra mesleklerini terk ettiklerine, yavru deve misali “Bizim burada ne işimiz var?” dediklerine şahidizdir.



Hitler’in güzel sanatlar okuluna gidemediği için asker olduğu bilinir. Kendi yeteneği doğrultusunda eğitim alsaydı belki iyi bir ressam olacaktı. Fıtratı dışındaki mesleği onu canavar yapar, insanlığın başına bela eder. Bunun benzerlerini, “Ben niçin olmam gereken yerde değilim?” diyenleri çevremizde görürüz. Bu, bir insan israfıdır. İnsanı kuşatan zamanın, mekânın israfıdır. Hayallerin yıkılması, ümitlerin sönmesidir, mutluluk kaynaklarının kurutulmasıdır. İnsanın, insana zulmüdür.



Kişinin yaşamla bağını, yetenekleri ve ilgileri belirler. İlgiler yeteneklerden kaynaklansa da ilgilerin belirlenmesinde çevre, kolaycılık, popülerlik, para kazanma tutkusu, negatif arzular etkendir. İlgiler geçici, yetenekler kalıcıdır. İnsan israfının olmaması, kısa ömrün heba edilmemesi, toplumların az zamanda çok iş yapabilmesi için eğitimciler, ellerindeki taze nesillerin önce yeteneklerini doğru tespit etmeli, sonra onları bu doğrultuda eğitmelidir. Bir obje olarak kişiler de kendilerini yetenekleri dışındaki meşguliyetlere zorlamamalıdır. Her insanın yapabileceği mutlaka bir iş vardır, yeter ki o kendini doğru keşfetsin.




Olmaması gereken yerde bulunan yavru deve, haklı olarak: “Anne, öyleyse biz niçin hayvanat bahçesindeyiz?” diyor. Peki, siz kendiniz için ne diyorsunuz?



08.07.2007

Hiç yorum yok: