24 Ağustos 2007 Cuma

Siyasette Bal Yalamak

Siyaset meydanında en çok dinlediğimiz sözler" size hizmet için varız. Kendimi milletime adıyorum. Maaşımı almayacağım. Emanet oy istiyorum. Başarılı olamazsam geri alın. Güveneceğiniz tek adres benim."



Bu sözleri daha da çoğaltabilirim.



Geçmişte de böyle söyleyerek seçildiler. Bazıları seçim için yakınlarından borç almıştı. Bazıları elindeki babadan kalma mülkünü satmıştı. Bazısı ise eşinin bileziklerini satarak yola çıkmıştı. Adaylardan bazısı yolda kaldı bazısı ise kazandı. Kazananın belkide


Ankara da yaşayabilecek parası bile kalmamıştı. Fakat Ankara nın sihirli değneği bir müddet sonra ona da değecektir. Birden bire palazlanacak ve kısa zamanda bayağı iş adamı olacaktır.


Değerli dostlar.



Siyaset yolu ile hizmet etmeyi vadedenler (az bir kısmı hariç) çeşitli siyasi makamlara ulaştıklarında neden aldıkları maaşlarla yetinmeyip, devlet malına saldırırlar. Ya kendileri yada aile efratları devletle iş yapar hale gelirler. Kendi partilerinden olan belediyelerden ya iş alırlar yada onlara mal satarlar. Bu makamlara gelince bütün bunlar hak haline mi geliyor?



En az ihtimal vermediklerimiz bile en büyük ranta talip oluyor. Kendisi yapmıyorsa babasının şirketine yaptırıyor. Kardeşinin mesleği tamamen farklı iken kendisi göreve geldiğinden itibaren kardeşinin de mesleği onun görevine uygun hale geliveriyor.



Herhalde biz hırsızı seviyoruz. Ya da hırsızlığı siyaset yapana yakıştırıyoruz.



Peki, gerçekten dürüst kalmak isteyenler ne olacak? Onlar arada güme mi gidecek? Mademki siyaset Ülkenin en önemli, en yetkili, en etkili kurumu o halde bu kurumun emin ellerde olması gerekmez mi?



Bana söyler misiniz? Oy verdiğiniz siyasetçiyi iyi tanıyor musunuz? Hiç onunla bir sohbette bir arada oldunuz mu? Hiç birlikte seyahat ettiniz mi? Kendisi ile hiçbir alış verişiniz oldu mu?



Bütün bunlardan hiç biri sizce evet olarak cevaplanamıyorsa siz kime oy veriyorsunuz?



Sadece lidere mi? Sadece takım tutar gibi tuttuğunuz partiye mi? Yoksa arkadaşım öyle istedi mi? diyorsunuz.



Şayet kanundan kaçmak için meclis bir koruma kalkanı oluşturuyorsa orası giderek suçlular sığınağı haline gelmez mi?



Bence acilen şu kararlar alınmalıdır.



1-Milletvekili koruma kalkanı kaldırılmalıdır. Sadece kürsü dokunulmazlığı kalmalıdır.


2-Milletvekili eş ve çocukları ile baba ve anneleri adına kurulacak şirketler, devletle ve devlet kurumları ile iş yapamamalıdır.

3-Milletvekilleri ile 1. ve 2. derece yakınları devletten kredi alamamalıdır.


4-Milletvekili görevi esnasında ilave mal edinememelidir. Mal varlığı çoğalmamalıdır.


5-Gizli ortaklıklar olmamalıdır. Haksız mal edinenlerin çocukları siyaset yapamamalıdır.( ki oto kontrol sağlansın)


6-Basit bir işe alınacak eleman için bir sürü vasıf aranırken siyasette vasıfsızlığın önlemi en kısa zamanda alınmalıdır.


7- İktidara gelen parti siyasi partiler kanunu ile seçim kanununu derhal değiştirmelidir.


8-Halk ortak listeden istediği adayı seçebilmelidir.


9-Siyasi harcamalar sınırlandırılmalıdır.


10-Siyasette harcama yapanların vergi kayıtları incelemeye alınmalıdır.


Cumhuriyete sahip çıkmak budur. Soyguna, soyguncuya dur demenin yolu budur.


İktidara talip adayların vaatleri arasında muhakkak bu hususlar olmalıdır. Meclise girdiklerinde bu hususlarda kanun teklifi vereceklerini açıklamalıdırlar.


Şunun şurasında az kaldı. Her zamanki gibi "ellerim kırılsaydı.." ile başlayan sözler sarf etmemek için adayları tanımaya vakit ayırınız. Oy vermek basit iş değildir. Sandığa bir kâğıt parçası atıp kurtulmak hiç değildir.


Oy vermek geleceğini tayin etmektir. Çocuklarına ve torunlarına miras bırakmak demektir. Ülkeye hizmet etmek veya ihanet etmek demektir. Hırsıza anahtar vermek veya kelepçe vurmak demektir. Sonuçta Ülke kaderi ile oynamak demektir. Soyut ifadelere değil somut örneklere bakınız. Oyunuzu muhakkak kullanınız.


Lütfen iyi seçmen olunuz. İyi seçmen iyiyi, güzeli, vasıflıyı seçen demektir.



21.07.2007

Hiç yorum yok: