23 Ağustos 2007 Perşembe

OKS, ÖSS


Önce başlıktaki kısaltmaların, halk tarafından söylenişindeki yanlışlığı düzeltelim. Ortaöğretim Kurumları Sınavı’nın kısaltılmış şekli olan OKS, “O-ka-se” diye okunmaz. Türkçede ünsüzler “e” ünlüsü ile adlandırılır. B, c harfleri ba ve ca şeklinde değil, be ve ce diye okunur. “K” harfinin adı da “ke”dir. Bu kısalmalarda yapılan ikinci hata, OKS sınavı ya da ÖSS sınavı denmesi. Kısaltmanın sonundaki “s” harfi “sınav” sözcüğünün kısaltılmışıyken sözcüğün tekrar kullanılması bir yanlışlıktır. “Öğrenci Seçme Sınavı” sınavı demek, komik kaçıyor. ODTÜ üniversitesinde ve GAP projesinde de aynı hatanın yapıldığını söyleyebiliriz.


OKS ve ÖSS’nin, bilmiyorum, dünyada bir benzeri var mı? Bunlar, sanırım, Türkiye’ye özgü sınavlar. Bu sınavlar, ülkemizde değişik isimlerle yıllardır yapılmakta. LGS, ÜSS, ÖYS; benim şimdilik hatırlayabildiklerim. Her birinin temelinde öğrencileri eleme, seçme, ayırma amacı var. Birincisinde öğrenciler ortaöğretim için, diğerlerinde üniversite için seçilmektedir. Başka ülkeler, öğrenim süreci içersinde öğrencileri seçmede farklı yöntemler kullanırken, biz sınav yöntemini kullanmaktayız. Bizim bu yöntemi tercih nedenimiz, kimine göre eğitim sisteminin oturmamışlığı, kimine göre kolaycılık ahlakımız. Sosyal olaylarda doğru ve yanlışın, mutlak doğru ve yanlış olmadığını bildiğim için, öğrencileri seçmede hangi yöntemin daha doğru ya da yanlış olduğunu söylemekte zorlanıyorum. Her doğru, sonuçları itibariyle, kendi ölçüsünde yanlış; her yanlış, kendi ölçüsünde doğru barındırabilir. Bunu, sosyal olayları gerçekçi bir gözle değerlendiren herkes bilir. Öyleyse, bizdeki OKS ve ÖSS sistemi kesinlikle doğrudur ya da yanlıştır diyemeyiz. Sistemin yanlışlığını vurgulayanlar, daha çok, kişinin kaderinin kısa bir sınavla belirlenmesi ve sınav kaygısının kişi psikolojisini olumsuz yönde etkilemesi üzerinde duruyor. Sınavın, eylem olarak sevimsiz olduğu bir gerçek. Napolyon’a, gece yarısı ordu komutanı koşarak gelir, “Efendim, uyanınız, kalkınız!” diye seslenir. Uyku sersemi ne olduğunu anlayamayan Napolyon: “Ne var?” der. Komutan: “Efendim, düşman orduları Paris’i kuşattı.” deyince, Napolyon: “Ben de imtihan var zannettim.” diyerek komutanın telaşını hafife alır.



Sınav, kişide kaygı uyandıran, ruh dengemizi bozan sevimsiz bir eylem. Ancak, sonunda sınav olmayan öğrenme de karşılığını bulmuyor. Sınav, su bileşeni için oksijenin hidrojene olan ihtiyacı kadar, öğretim ve eğitim için gereklidir. Onu sevimsiz kılan, kişide depresif hallere yol açması ve kaybetme korkusu. Kaybedilen hiçbir şey sevimli değildir. Öğrencinin öğrenim yaşamının kısa süreli bir sınava endekslenmesi ve bu sınavın, kişinin sonraki yaşamında dönüm noktası olması, çok doğru görünmüyor. Sınavın az öncesinde ve sınav sırasında yaşanabilecek olumsuzluklar, kişinin geleceğini haksız şekilde belirleyebilir. Doğabilecek sağlık sorunları, sınav sırasındaki çevresel faktörler sınav sonucunu düşürebilir. OKS ve ÖSS’ye bu noktadan itiraz edenler, haklılar. Sistem, tartışmaların yoğunlaştığı bu açıdan ıslah edilebilir.


OKS’de, öğrenci başarısının üç öğretim yılın sonunda yapılacak sınavlara, ayrıca öğrencinin ders durumuna göre belirlenecek olması, sistemde yapılabilecek çözümlerin en makulü görünüyor. ÖSS’de de bu tarz yapılacak bir iyileştirmeyle, sisteme yönelik itirazlar hafifletilecek, kişilerin başarısı daha objektif ölçütlere göre belirlenecek, adalet sağlanacak ve eğitimde fırsat prensibine daha da yaklaşılacaktır. Meslek liselerine inatla yapılan haksızlık da kaldırılmalıdır. Toplumumuzun orta ve alt gelir düzeyindeki ailelerin, çocuklarını gönderdikleri bu okul mezunlarına yönelik uygulamaya son verilmelidir. Bu kesimdeki insanların seslerini fazlaca çıkaramamaları, bir haksızlığın olmadığı anlamına gelmez. Bu uygulama, zamanla toplumda derin yaralara yol açabilir. Fırsat eşitliği deyince mangalda kül bırakmayanlar, nedense, bu konuda üç sağırları oynuyorlar.


OKS, ÖSS şimdilik Türkiye gerçeği. Günahları ve sevaplarıyla, onu kabullendik. Çocuğu olan herkes, çocuklarıyla birlikte bunun sancısını yaşayacak. Dileğimiz, bilenle bilmeyenin doğru ayrılması, hak edenlerin gülmesi, hak etmeyenlerin de sonucu kabullenmesi. Sınav, her şey değil; ama çok şey!


18.06.2007

Hiç yorum yok: