Demokrasimiz, emekleme devresindeymiş. Sizin anlayacağınız, henüz bebek..Bebekler sık sık düşerler, onlara dışarıdan destek ve yardım gerek. Bizim demokrasimizin yardımcıları pek çok, hem de apoletli sivil. Olsun, zor büyüyen bebeğin herhalde, zinde bir ergenliği, uzun ve sağlıklı bir gençliği olacaktır. Ümit, fakirin ekmeğiymiş, ne de olsa az gelişmiş ülkeler arasında yer alıyoruz.
Demokrasiyi yaşatan eylemin genel adı, siyaset. Siyaset niçin yapılır? Bizim vekillerimiz siyaseti niçin yaparlar ve buna niçin pek hevesliler? Milletvekili aday adaylarımızın, adaya dönüştüğü bugünlerde bunun üzerinde düşünmemiz gerekiyor? Aynı gün, yedi vatan evladının teröristler tarafından şehit edilmesi haberinin, siyaset haberlerinden daha az yankı bulması, siyasetin medya ve toplum tarafından ne kadar önemsendiğinin ifadesi değil mi?
Siyaset üç şey için yapılır: 1. Menfaat, 2.Tuluat, 3. İcraat
Siyaseti menfaat için yapanların tek kıblesi yoktur. Onlara göre dün dündür, bugün bugündür. Dün söylenen bugünü bağlamaz, bugün söyledikleri yarının işareti olamaz. Bugün doğu, yarın batı olabilir. Aldığının ve sattığının hesabı ona sorulmaz. Almışsa o almıştır, satmışsa o satmıştır. Hiçbir değer, kutsallık içermez; kutsallar, menfaat sürecinde değerlidir. Makyavel, onların üstadıdır. Ne demişti üstat: “Gayeye varmak için her yol, mubahtır.” Doymak bilmeyen iştahları vardır onların. Devlet malı deniz, yemeyen kerizdir. Yalan söylerler, iftira atarlar, tükürdüklerini yalarlar. Siz onları gördüğünüzde, onlarla aynı gök kubbenin altında olmaktan hayıflanır, aynı toprakta yatacak olmaktan yakınırsınız.
Tuluat, bir metne bağlı olmadan yapılan gösteri, oynanan oyundur. Bu oyuncuların temel gıdası, alkıştır. Şöhret, bir tutkudur onlar için. Kişileri güldürerek meşgul etmeyi, görevleri sayarlar. Beğenilmezlerse kahırlarından ölürler. Tuluat siyasetçilerinin de beklentileri, tutkuları, gıdaları bu oyunculardan farklı değildir. “Sayın vekilim”, “Saygıdeğer bakanım” hitapları, onlar için ab-ı hayattır. Markalı giyinmek, yüksek modelli, mümkünse, kırmızı plakalı otomobillere binmek, büyük bir keyif verir. Bir de gidecekleri yola kırmızı halılar döşenmişse, dünyanın en bahtiyar insanları onlardır. Bunların, oturdukları koltuğa bir değer katma gibi amaçları yoktur; değerlerini oturdukları koltuklardan alırlar. Balolarla, mezelerle, şuh kahkahalarla günlerini doldururlar, bunu da yapılan en büyük hizmet olarak lanse ederler. Tek amaçları görüntüdür. Bunların elbiseleri, taşıdıkları bedenden daha değerlidir.
İcraat; “bir kararı, bir fikri, bir tasavvuru, bir düşünceyi gerçekleştirme, kuvveden fiile geçirme” işinin çoğulu. İcraat, varlık sebebimiz, yaşamanın görsel ifadesi. Üretmeyen bir yaşam, bitkisel hayat. “İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır.” Bunun için de icraat gerekiyor. Siyaseti bir icra aracı olarak görenler, yaşam sınavından geçmişlerdir. Bu insanlar, bir iddianın, bir davanın peşindedirler. Siyasette bıraktıkları iz, davaları kadar yücedir. Bir misyon sahibidir bu insanlar. “Bal tutan, parmağını yalar.” demezler, parmaklarına bulaşan bal, davalarına zarar veriyorsa, onu yıkarlar. Misyonsuz bir siyaset, şeytan işidir onlara göre. Bu insanlar için siyaset, araçtır, binittir. Onlar, siyaseti, alma değil, verme vasıtası olarak görürler. Değerli insan, alan değil, verendir. Siyasetin gardiyanı değil, garsonu olmak, haz verir bu insanlara. Siyasette amaç, bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek ve yetiştirmektir.
Menfaat, tuluat, icraat; siyaseti körükleyen güçler. Ülkemizde siyaset niçin yapılıyor? Şimdi bunu sorgulamanın zamanı. Beklentimiz neyse, siyasi tercihlerimizi buna göre belirleriz. Layık olduğumuz gibi de yönetiliriz. Siyasette beklentimiz, icraat olmalı. Bu da misyon sahibi insanlarla mümkün. Unutma, biz neysek, aynada o görünecektir. Artık, boyalı medyanın siyaseti, midemizi bulandırıyor; çünkü misyonu yok.
02.07.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder