24 Ağustos 2007 Cuma

Seçmek ve Seçilmek


Seçmek, seçilmek, tercihte bulunmak; gündemimizi işgal ediyor. Demokrasi oyununda büyüklerimiz kendilerini yönetecek, ülkemizi geleceğe hazırlayacak vekillerini, yöneticilerini seçtiler. Öğrencilerimiz ise, yarınlarda kendilerine format kazandıracak meslekler adına OKS ve ÖSS sonuçlarına göre tercihte bulunuyorlar. Nesne olarak bizim kendimiz için seçtiklerimiz, özne olarak tarafımızdan tercih edilenler, seçenler ve seçilenler için hayırlı olsun.


Tercih, bir seçme işidir. Hepimiz günlük hayatta bir şeyler seçeriz. Mesleğimizi seçeriz, eşimizi seçeriz, yolumuzu seçeriz, dostumuzu seçeriz, arabamızı seçeriz, partimizi seçeriz, ortağımızı seçeriz, bizi yönetenleri seçeriz… Seçmek, yaşamın sürekliliğinin gereğidir.


Tercih işleminde, tercihin rengini belirleyen etkenler ile tercihteki isabet iki önemli unsur. Tercihteki isabetimizi tercihten önce ve tercih sırasında bilemeyiz, sonucu beklemek gerekir. Bu da bir süreçtir. Tercihteki etkenler, tercihin sonucunda belirleyici olsa da sosyal olayların çoklu nedenlere bağlı değişkenlik özelliği buna izin vermez. Dünya görüşümüz, çevresel faktörler, genlerimizdeki kodlamalar; tercihlerimizde belirleyici olmaktadır. Bir siyasi partiyi, bir işi, bir eşi, bir ortağı niçin diğerine tercih ederiz? Tercihte baskın öğe hangisidir? Son seçimler öncesinde, iş dünyasından bir grup yöneticinin iktidara gelmesini arzuladıkları bir siyasi partiye oy vermemeyi düşündükleri, yabancı ajanslar aracılığıyla Türk medyasına yansımıştı. Demek ki, tercihte en belirleyici öğe, zihniyet.


Seçme sırasında, “Ne yardan ne yerden vazgeçebilirim.” anlayışıyla ikilemde kaldığımız durumlar da olabiliyor. Bu durum, kişilerde bunalım yaratabiliyor. Okul ve meslek tercihinde zorlanan öğrencilerimizi anlayabiliyorum. Şu kısa dönemde, sınava hazırlık sürecindeki kadar yıpranıyorlar. Ne yapsalar olmuyor, olmasın denenler oluyor. Bu durumlarda, isabetli bir tercih için, sağlıklı bir ruh haline, işini bilen rehberlere, çocuğunu önemseyen anne ve babalara ihtiyaç var. Bütün bileşenlerin bir araya gelerek yaptıkları istişare ile isabete en yakın sonuca ulaşılabilir. Ancak isabet kavramının da izafi olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Kişi; sevdiği bir partiyi, işi, eşi, ortağı seçmişse ya da daha sonrası için, seçtiği parti, iş, eş, ortak nedeni ile mutluysa, seçtikleri onu bulunduğu mekândan alıp yüceltmiş, ona yaşama sevinci vermiş, onun ufkunu açabilmişse, güzelliklere ulaştırmış, yaşama sevinci vermişse, seçtiklerinde isabet kaydetmiş demektir.


Seçen kişi, seçim öncesi seçeceği kişi ya da durumla ilgili fizibilitesini ve istişaresini yaparsa, sorumluluğunu yerine getirmiş olur. O, samimi duygularla, kalbini bozmadan sonucu bekleyecektir. Sorumluluk artık, seçilenindir. Seçilmek, birileri tarafından, bir nedenle, birilerine göre ayrıcalıklı kılınmaktır. Ayrıcalıklı kılınmak, hem onurdur hem kişiye sorumluluk getirir. Kişiler sizi, kendilerine niçin eş, yönetici, ortak seçmişlerdir? Bunun ağırlığı, seçilen tarafından bilinmek durumundadır. Seçen kişi de bu sorumluluğu bileni seçmelidir. Hz. Ömer’in “Fırat kenarında çalınan bir koyunun vebali bana aittir.” demesi ne kadar büyük sorumluluk örneğidir. Seçilen yöneticilerin, eşlerin, ortakların sorumluluğu, bu anlamda seçenlerden daha büyüktür. Kum saati o andan itibaren seçilenler aleyhine akmaktadır. Seçen de seçtiği işin, eşin, ortağın takipçisi olacaktır. Denetlemek seçenin hem hakkıdır hem görevidir. Seçilmenin, bu süreçte yanlışlığı anlaşılırsa, seçenler seçtiklerinden vazgeçme hakkına da sahiptir. Bu da istenen bir durum değildir, pahalı bir öğrenimdir.


Hayrı da şerri de Allah yaratmıştır, bunlar ona aittir. Buna şüphemiz yok. Bu inanç, bize büyük rahatlık veriyor. Neyin hayır, neyin şer olduğunu bilme yeteneğinden yoksunuz. Üzerimize düşen görev, bir seçen olarak, tercihlerimizde “Daima iyiye, güzele, doğruya” ilkesiyle hareket etmek, “İnsanların en hayırlısı, en faydalı olandır.” inancından uzaklaşmamak olmalıdır. Bunun dışında gerçekleşebilecek istenmeyen sonuçlardan sorumlu değiliz. Seçilen olarak da, bizi seçenlerin güvenine sürekli layık olabilmek, onların beklentilerine meşruiyet içersinde cevap verebilmek, adaleti, emniyeti, huzuru sağlamak, refahı yükseltmek, olmalıdır.


Bir seçimde özne de nesne de olabilirsiniz. Ne olursanız olun, niyetiniz iyiyse, elde edeceğiniz fayda da, göreceğiniz zarar da aynı değerdedir; ortada sorun yoktur. Herkese kolay gelsin!


09.08.2007

Hiç yorum yok: