Bir şirket veya kurumun yönetilmesinde ekip çalışması her geçen gün daha da önemli hale gelmektedir. Ekibin farklı özelliklere sahip üyelerinin bir çatışma ortamı yerine uyum ve ahenk içinde çalışmasıyla sinerji, yani ekibin teker teker üretebildiklerinin toplamından kat kat daha fazla değer üretilmesi mümkün olur.
Performans ve sonuçlara önem veren bir ekip çalışmasında işi daha etkili yapmak için, ekip olarak hareket etme, yaratıcı olmak ve sorunları çözmeye odaklanmak önceliklidir.
Bu tarz bir çalışmayı benimseyen ekip liderinin ekip üyelerine güvenmesi gerekir. Bu güven üyelerin sadece bilgi ve becerisine değil, istekliliği, kişiliği, ekibe sadakati ve dürüstlüğüne de güven anlamındadır.
Bu bakımdan parlamenter sistemde Başbakanlık görevini alan kişi, kurulacak Bakanlar Kurulunun lideri olarak, ekibini seçmek ve en verimli bir şekilde çalıştırmak görev ve yetkisini haizdir. Başbakanın seçtiği Bakanlar Kurulu Onun yönetim anlayışını ve liderlik vasıflarını ortaya koyan göstergelerden biridir.
Demokratik rejimlerin diktatörlüklerden en önemli farkı, akıllıca yönetmek için “ortak aklı seferber etmek” ilkesine dayanmasıdır. Bu ilke o kadar önemlidir ki kararların alınmasında bir miktar yavaşlama göze alınmaktadır.
Seferber etmek kavramının sözlük anlamı “bir iş, bir amaç için bütün imkânları kullanmak” olduğuna göre, Başbakanın “ortak aklı seferber etmesi” için Bakanlar Kurulunu teşkil eden üyelerin seçimini bu maksada uygun yapması gereklidir. Sadece bu seçim de yeterli değildir, seçtiği Bakanlar Kurulunun bütün kararlara yüksek derecede katılımını ve desteğini sağlayacak bir yönetim anlayışını uygulaması da icap eder.
“Ortak aklı seferber etme” ilkesi ile çalışan ekiplerde, liderin hikmetinden sual olunur. “Lider ne söylemişse, en mükemmel bir düşüncenin ürünüdür, en doğru şeyi buyurmuştur” anlayışı geçerli değildir. Liderler de yanılır ve liderin de akla ihtiyacı vardır.
“Klasik yönetim şeklinde çalışanların kontrol edilmesine, yönlendirilmesine ve disiplinine önem verilmektedir. Böyle durumda çalışanlar veya ekip üyelerinin öncelikli maksadı patronları memnun etmek ve problem çıkarmamaktır.”
Günümüzde geçerliliğini kaybeden bu anlayışı ortaya koyan bir örneği hatırlıyorum. Sayın Süleyman Demirel’in kurduğu bir Bakanlar Kurulunda tanınmış, bilgi ve tecrübeleriyle şöhret olmuş politikacıların bulunmamasını, o zamanlar yazar Güneri Civaoğlu şu tumturaklı cümle ile açıklamıştı: “Kaldırım yapmak için pırlanta taşı kullanılmaz.”
Sayın Tayyip Erdoğan’ın önceki hükümetinde Bakanlar Kurulunun tüm üyelerinin “ortak aklı kullanma” kavramına uygun yüksek bir katılım sağladığını söylemek pek mümkün olmasa gerektir. Gerçi bu sadece 59. Hükümete mahsus bir durum değildir. Bizim adeta gelenekselleşen yönetim anlayışımız budur. Özellikle Merhum Özal’dan sonra Bakanlar Kurulu üyelerine elden dolaştırılan kararnameler ve hatta bazı kararnameler için önceden boş kâğıda imza alma uygulamaları yaygındır.
Ayrıca Başbakanın 59. Hükümet döneminde çok önemli iç ve dış politika konularında etrafında bulunan (birkaç danışman ve birkaç bakandan oluşan) çok dar bir kadro ile en önemli kararları aldığı ve Bakanlar Kuruluna sadece onaylattığı biliniyor.
Sayın Tayyip Erdoğan’ın kuracağı 60. Hükümetin Bakanlar Kurulunda farklı özelliklere sahip, yüksek bilgi, beceri ve yönetim tecrübesi olan kişilerin olması ve bu ekibin “ortak aklı seferber etmek” gayreti içinde olmalarını diliyorum.
Esasen AKP’nin çok geniş bir meclis grubu var ve bu grup içerisinde gerçekten bakanlık yapma vasfını taşıyan iki veya üç adet Bakanlar Kurulu oluşturabilecek sayıda milletvekili imkânına sahip.
Bakanlar Kurulunun sinerji oluşturacak bir ekip çalışmasını başarabilmesi Türkiye’nin içinde bulunduğu kritik durumda hayati derecede önemlidir.
Bireysel olarak üstün niteliklere sahip bir ekip kurmak ve bu ekibi “ortak aklı kullanacak” tarzda, ahenk ve uyum içinde çalıştırmak, yüksek özgüven ve gerçek liderlik vasıflarını haiz olmayı gerektirir.
Bakalım yeni dönemde Sayın Erdoğan bu liderlik vasıflarını gösterebilecek mi?
20.08.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder