15 Şubat 2008 Cuma

"Kırmızı Başlı Horoz"un Katilini Bulmadan Olmaz

Öykücüğü duyanlarımız olmuştur: Eski zamanlarda, sakinlerinin huzurlu yaşadığı bir köy varmış. Bir gün, köylülerin “kırmızı başlı” diye sevdiği horoz öldürülmüş. Herkes “Yazık oldu, sevimli horozdu.” derken köyün yaşlı ninesi: “Kırmızı başlı horozun katilin bulun.” diye günlerce feryat figan etmiş. Bazıları, nineyi küçümseyerek: “Ne çok gürültü yaptı, bir horoz için.” diye dedikodu yapmış. Bir süre sonra köydeki kınalı kuzu öldürülmüş. Köylüler nineye ne yapmak gerektiğini sormuşlar. O da: “Kırmızı başlı horozun katilin bulun.” demiş. Köylüler: “Ölen kuzu, horozla ne ilgisi var?” deyip nineyi ciddiye almamışlar. Sonra sarı öküz öldürülmüş. Köylüler, yine nineye fikrini sorunca nineden: “Kırmızı başlı horozun katilini bulun.” cevabını almışlar. Köylüler ninenin bunadığına kanaat getirmişler. Sonra doru tay öldürülmüş. Köylüler: “Bu kadarı fazla.” demişler. Köylüler doru tayın katilini bulmaya çalışırken başka bir felaket yaşanmış. Köyün bir delikanlısı öldürülmüş. Bunu başka cinayetler izlemiş. Nine her seferinde: “Kırmızı başlı horozun katilini bulun.” diyormuş.

Ülkemizde yaşanan siyasi olayları, çevremde yaşananları, kendi yaşadıklarımı değerlendirirken “Kırmızı Başlı Horoz” öykücünü hatırlıyorum. Öykücükte geçen bilge bir nineye sahip olmadığım için hayıflanıyor, olduğu zamanlarda onu dinlemediğim için de pişmanlık duyuyorum.

Kırmızı Başlı Horoz’un öldürülmesine biz “kırılma noktası” diyoruz. Kırılma noktasından sonraki süreç hep aleyhimize işliyor. Dilimizdeki “kediyi bacağından ayırmak”, “atı alan Üsküdar’ı geçti”, “ok yaydan çıktı” deyimleri de aynı durumu karşılıyor. Sosyal varlık olarak, hepimizin bir “kırmızı başlı horoz”u olmuştur ve bu horoz öldürülmüştür. Nine gibi bilge bir tavırla katili bulma konusunda ne kadar ısrarcı olabildik?

İşlediğimiz ilk suç, ilk günah; içtiğimiz ilk sigara, alkol; yaptığımız ilk tembellik, boş vermişlik; kırmızı başlı horozun öldürülmesidir. Kaçımız geriye dönüp bu kötü eylemlerden vazgeçti ve katili öldürdü? Bireysel hayatımızı genişletip toplumsal hayata girdikçe, kapsama alanımızı artırdıkça kırmızı başlı horozlarımız da fazlalaşıyor. Kişisel niteliklerimizin yanında her bir insan ve onun nitelikleri, her bir olay ve onun getirdiği zorluklar, her farklı düşünce ve onun nüansları birer kırmızı başlı horoz oluyor. Kırmızı başlı horozların çokluğu, yükümüzü artırıyor. Horozlar dövüşü çok kere bizi çileden çıkarabiliyor. Her horoz, orkestradaki bir enstrüman. Orkestra enstrümansız olmuyor. Bozulan her enstrüman, öldürülen her horoz, sağlanan ahengi altüst ediyor. Ahenksizlik istemiyorsanız ya horozu yaşatmayı bileceksiniz ya da horozu öldüren katili bulmakta cesur, yetkin ve kararlı olacaksınız.

Evin annesi, babası; işinizin yöneticisi olabilirsiniz; öğretmen, siyasetçi, bürokrat olabilirsiniz; kapsama alanınızda pek çok insan bulunuyordur. İşin sağlıklı yürümesini bozacak, dengeleri yıkacak, hedefinize ulaşmanızı engelleyecek her davranışa göstereceğiniz hoşgörü ve acizlik, kırmızı başlı horozun öldürülmesidir. Bunu, kınalı kuzunun, doru tayın öldürülmesi, köydeki yiğitlerin katledilmesi takip edecektir. Bu kaçınılmazdır.

“Benim için, öykücükteki gibi kırmızı başlı horozun, kınalı kuzunun, doru tayın, yağız yiğitlerin önemi yok, dolayısıyla katilden endişe etmeme de gerek yok” diyenler olabilir. Bunlar, hayatlarında hiçbir değere sahip olmayanlardır. Köyü güzelleştirenler, bu varlıklardır. Köyü güzelleştiren varlığı yani hayatını zenginleştirecek kutsal değerleri olmayanların bir uğraş içinde olmasının, siyaset yapmasının, sonuç olarak, yaşamasının da bir anlamı ve gereği yok. Varlığımızı anlamlı kılan, hayatımızı renklendiren, eylemlerimizi kutsallaştıran kırmızı başlı horozlarımızı yaşatmak, onlara musallat olanları bertaraf etmek, başlarına bir hal gelirse katillerini bulmak, yok etmek zorundayız.

Herkes kendine baksın. Ben, her katliamdaki hoşgörümün gaflete dönüştüğünü, megalomanlığımın da bilge nineyi dinlememe engel olduğunu itiraf etmek zorundayım. Kırmızı başlı horozu yaşatanlar ya da onun katilini yaşatmayanlar gemisini yürüten kaptan oluyorlar. Siz hangi geminin kaptanısınız?

Hiç yorum yok: