Uzun zamandır, bir Avrupalılaşma teranesi tutturmuş gidiyoruz. Her akla gelen konu Avrupalılığa monte edilmek isteniyor. Sanki Avrupalı mükemmel. Sanki Avrupalı bütün problemlerini çözmüş. Bizde onlarla entegre olursak, sanki bütün sorunlarımız halledilecek.
Halbuki Avrupalı Avrupa da bulamadığı bazı değerler için Asya yollarında arayış içinde. Aynı arayış Asyalıda da var. Demek ki her iki kıtaya mensup olanların bir birinden farklılıkları var ve bu farklılıklar bazen diğerine cazip geliyor.
Biz coğrafi olarak hem Avrupa da hem de Asya da varız. Giderek yaşam tarzımızda böyle şekilleniyor. Her iki kıtanın yaşam felsefesinde ve kültüründe farklı güzellikler var. Yüz yıllardan beri Türk milletinin de yerleşmiş kültür yapısı ve yaşam felsefesi var. Zaman ilerledikçe ve dünyadaki gerek iletişim, gerekse teknolojik gelişim arttıkça yaşam biçimi ve düşünce yapısı değişmektedir. Milletleri ayakta tutan dili ve kültürü ile dini ve örfüdür.
Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak Avrupa’dan müspet manada öğrenecek çok şeyimiz vardır. Aynı şekilde Asya’dan da alacağımız değerler vardır. Bütün bunların sentezini yaparak ileri refah seviyesine ulaşacak metotları üretmemiz ve ürettiklerimizi de geliştirmemiz gerekir.
Gerek ekonomik açıdan, gerekse özgürlükler açısından her iki kıtadan da öğreneceğimiz çok şeyler vardır. Bazı siyasi holiganların gerici tavır ve düşünceleri yüzünden ülkemizi geri bırakmaya kimsenin hakkı yoktur. Bir birine benzer konularda çifte standart oluşturarak sanki ülke de büyük bir felaket yaşanacakmış gibi vaveyla koparmak tamamen geri kafalılığın eseridir..
Bu millet sessizdir. Dolduruşa gelmeyecek kadar aydındır. Ne istediğini de zamanı geldiğinde gayet net bir şekilde ifade etmektedir. Bunun açık delili seçimler ve referandumdur. Milletle adeta cenk edercesine, milletin örfi değerlerine ve dini tercihlerine kota koymak sadece milletin intikamına hedef olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.
Bir zamanlar Sayın rahmetli Turgut Özal’ın kafa yapısına karşı çıkarak Başbakanlığına ve ardından Cumhurbaşkanlığına muhalefet edenler, aynı nedenlerle Sayın Tayip Erdoğan’ın Başbakanlığına ve Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına itiraz etmişlerdir. Bu karşı çıkış sadece ve sadece Muhafazakar bir düşünce yapısının Ülke siyasetine hakim oluyor endişesinden kaynaklanmıştır. Bu temele dayalı bir karşı çıkışta gelenek ve göreneklerine bağlı millet yapımızın tepkisine sebep olmuş, temelinde muhafazakar insanlarında var olduğu bir CHP kitlesinden çok ciddi manada oy kayması ile sonuçlanmıştır.
Bir yıla yakındır söylenen sözler ve yazılan yazılar, tarih sayfalarında bir milletin kendini inkar eden fertlerinin de olduğunu ortaya koyacak ibret vesikaları olacaktır.
Bu milletin tavrı öteden beri bellidir. Bu millet yerine göre başını örtene de sahip çıkmakta, mini etekle mabede girene de sesini çıkarmamaktadır.
Bu millet yerine göre Avrupalıdır. Yerine göre de Asyalıdır. Biz gerek coğrafi konumumuz itibari ile, gerekse idari yapılanmamız itibari ile her iki kültürün iyi taraflarını sahiplenerek kendi kültür potamızda eritmek sureti ile yeni bir Avrasya kültürünü ortaya koyabiliriz.
Gelişimimiz için buna ihtiyacımız var. İlahi değerlerimiz kıyamete kadar değişikliğe uğramadan benliğimizde ve beynimizde bize yol göstereceğine göre, gelişen ve globalleşen dünyada revize olabilecek şeyler bizim düzenlediğimiz değişebilir kurallarımızdır.
Gerek ilim ve fende, gerekse sosyal ve içtimai hayatta denenmiş, neticelerinden memnun kalınmış değerleri elde etmemiz bizim için başlıca hedef olmalıdır. Biz millet olarak bu hedefe ulaşmak için suni kavgalarda uzak tamamen akla ve mantığa dayanan samimi düşüncelerle yola çıkanlara destek vermekle bir adım daha öne çıkabiliriz.
Biz ne tamamen Avrupalı olabilir, nede tamamen Asyalı kalabiliriz. Biz iki akımın senteziyiz.
Biz her iki kıtaya da yakışan Avrasyalı’yız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder