17 Şubat 2008 Pazar

Korku ve Ümit Arasında

İnsanlık tarihi boyunca dile getirilmiş çok sayıda zıt kavramlar var:
İyi- kötü, güzel- çirkin, doğru- yanlış, tek-çok, aydınlık- karanlık, hareketli- hareketsiz, korkak- cesur, namuslu- namussuz, fedakâr- bencil…

İnsan karakter ve davranışlarını ifade eden zıt kavramların, aynı insanda az veya çok bulunabildiği ve sürekli bir çatışma halinde olduğu görülmektedir:

Bir fareden bile korkan anne, yavrusunu korumak söz konusu olunca kaplan gibi yırtıcı ve cesur olabilir. Bencilliği ile tanınmış bir insan, sevdiği kişi veya kutsal bildiği bir kavram uğruna hayatını bile çekinmeden verebilir. Suç makinesi bir katil, bir yetim veya yoksula karşı çok merhametli olabilir.

“Korku ve ümit” de bu tür zıt kavramalardan. İslam öğretisinde, “kâmil mümin” yani olgun Müslüman’ın sıfatlarından biri, korku ile ümit (havf ve reca) arasında olmaktır.

Havf, tatlı bir korku: Allah’ın celâl, kibriya ve azameti karşısında haşyet duyma... Reca ise zevkli bir ümit: Onun lütuf, ihsan ve kereminden daima ümitvâr olma...”

“İnsan ruhundaki bu aralıksız değişme, bu fasılasız dalgalanma ona apayrı bir güzellik kazandırır. Onu meleklerin üstünde bir konuma çıkarır.”

 “Korku ve ümit arasında olma” halinin en güzel ifadelerinden biri Hazreti Ömer’e ait: Eğer gökten; "ey insanlar, biriniz hariç hepiniz cennete gireceksiniz" diye seslenilse, hariç tutulan o şahsın ben olmamdan korkarım. Şayet birisi de; "ey insanlar, biriniz hariç hepiniz cehenneme gireceksiniz" diye seslense istisna edilen o şahıs ben olabilirim diye ümit ederim.

İnsanlar yaşadıkları ömür süresince ahiret için hazırlanırlar. Önlerine konulan emir ve yasaklara uymakla imtihan edilirler. Bildirilen helâller ve haramlar; doğru ve yanlışlar arasında tercih yapmak durumundadırlar.

“Hayırları işlemek amel-i salih, şerlerden kaçmak ise takvadır. Amel-i salih işlendikçe reca kapısı, takvada ilerlendikçe havf kapısı açılır. Her iki kapıdan da aynı neticeye erilir: Cennet.”

Allah, sıfatları arasında bildirildiği gibi, hem Gaffar’dır, hem de Kahhar. Bağışlaması da vardır, kahrı ve perişan etmesi de. Bunun içindir ki mümin korku ile ümit arasında olmak zorundadır.

“Kur’an-ı Kerim’de bir kısım âyetler, mü’mini Cennetle müjdelerken, bir kısmı da isyan edenleri Cehennemle tehdit ediyor. Bu ayetler de insanı bir havfa bir recaya sevk ederek olgunlaşmaya zorluyor.

Korku ve ümit arasındaki olgun Müslüman, Allah’ın lütuf ve ihsanı ile şımarmaz, yaptığı iyi işler ve ibadetlerine güvenmez. Yaptığı kötü işler ve günahlar için pişman olup, tevbe ve istiğfar eder, yani bir daha işlememeye karar verir.

Kâmil İnsan, başına gelen olumsuzluklardan sonra, nefsinin sürekli isyana teşvik eden çağrısına karşı, büyük bir tevekkülle “mademki Hak’tan geldi, hoş geldi safa geldi” diyebilen bir razı olma hali gösterir. “Kahır ve lütuf onda rıza olarak birleşirler.”
O, Allah resulünün beni ihtiyarlattı dediği: "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol." (Hud, 11/112) ayetini yaşayan, doğru değil, dosdoğru insandır.

Buraya kadar anlattıklarımızı en güzel şekilde özetleyen Fatiha suresinin, namazların her rekâtında okunması tesadüf değil:

1. Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
2. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
3. O, rahmândır ve rahîmdir.
4. Ceza gününün mâlikidir.
5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
6. Bize doğru yolu göster.
7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!

“Havf ve reca arasında” geçen bir ömür sonunda, korkularınızın değil ümitlerinizin gerçekleşmesini diliyorum.

Hiç yorum yok: