7 Ocak 2008 Pazartesi

Dostluklar, Ziyaretlerle Pekişir


30 Kasım 2007’de Marmara Balık Lokantasında tertiplediğimiz “Hacı Uğurlama Yemeğiyle” birkaç üyemizi hac yolculuğuna uğurlamıştık.


Hac dönüşü, bu üyelerimizi evinde ziyaret etmek ve hac anılarını dinlemek için birkaç aile ile sözleştik.


Çarşamba akşamı, İbrahim E. YENİCE Ağabey’in evinden ziyarete başladık. Gerçi ekibimiz ziyarete biraz gecikmeli başladı ama neyse ki fazla gündeme gelmedi.



İbrahim Bey, etrafa pozitif enerji saçan, güler yüzlü bir ağabeyimiz. Güler yüzüyle bizleri kapıda karşıladı. O esnada, yakın dostu birkaç eğitimci de ziyaretine gelmişti. Onlarla da tanıştıktan sonra eğitim ağırlıklı bir sohbet ortamı oluştu. Öğrencilerde, son zamanlarda öğretmene karşı saygının giderek iyice azaldığından bahsedildi.


Emekli bir eğitimci olan İzmit’teki Savaş Kırtasiye’nin sahibi beyefendi bir anısını anlattı. Geçende dükkanıma kırtasiye malzemesi almak için bir öğretmen geldi. Arkasından da o öğretmenin öğrencileri geldi. Öğrencinin, arkadan hocanın omzuna dokunarak “naber hoca ya” dediğini duyunca kendimi zor tuttum. Bizim zamanımızda böyle bir şeyin olması mümkün değildi dedi. Bu bana bir zamanlar gençler arasında yaygın olan “hey corc! versene borç.” hengamelerini fısıldayan tipleri hatırlattı. Emekli okul müdürlerinden Fahri Erturan Bey de ne kadar disiplinli bir okul müdürü olduğundan bahsetti. Bu arada Ahsen Bey, “Eksiğimiz var mı?” derken Dr. Şefik Abi de geldi ve kadro tamamlanmış oldu.


İbrahim Ağabey, çok rahat bir hac yolculuğu yaptıklarını, Allah’ın tüm Müslümanlara bu yerleri görmesini nasip etmesini temenni etti. Ziyaretimizden çok mutlu olduğunu, Aydınlar Ocaklı olmanın ayrıcalıklarından hac farizasında da çok istifade ettiğini, bir çok Aydınlar Ocağı mensubuyla tanıştığını ve onların birikimlerinden faydalandığından bahsetti.


Bu arada benim telefonum çalmaya başladı. Arayan Mustafa TOKA idi. “Hasan Bey! Saat 21:30 oldu. Nerde kaldınız?” diye sitem ediyordu. Haklıydı da. 21:00 gibi size geliyoruz diye sözleşmiştik. Ziyaretlerde bazen gecikme olabiliyor. Mustafa Ağabey, ilkeli ve prensiplidir. Çizgisinden asla taviz vermez. Üstelik de denetim kurulu başkanımızdır. Telefonda, “Abi yoldayız, kaza oldu, yarım saate kadar geleceğiz” dedim. Çıkmadığımızı nasıl söyleyeyim. Yoksa bizi eve almayabilirdi de.


İbrahim Ağabey’le vedalaştıktan sonra TOKA Ağabey’e varmak için yola çıktık. Gecikmeli de olsa ikinci ziyaret noktamıza ulaştık. Allahtan da bir tepkiyle karşılaşmadık. Mustafa Ağabey önceden hazırlıklarını yapmış. Eve varan öncü birlik olarak, sonradan gelecekler için hemen kalite kontrol yapmaya başladık. Daha sonradan gelenler bize sataşmaz mı? Neymiş efendim masadakileri götürmüşüz. Olacak şey mi? Yönetici sorumluluğumuzla bizler neler düşünüyoruz bir de onların düşündüğüne bakın. Ben, bunun bir iftira olduğunu söyledim. Mustafa Ağabey’in hizmette kusur etmediğini, serviste, profesyonellere taş çıkarttığını resimlerle belgeledim. İstenildiğinde ibraz edebilirim.


Mustafa Ağabey, çok rahat bir hac yolculuğu yaptıklarını, kendilerinden önceki hacıların tavsiyelerine harfiyen uyduklarını, bol bol Türk Bayrağı rozeti dağıttığını, kaldıkları otelle Kabe arasındaki mesafenin haritada 400 mt. olduğunu halbuki kendisinin yaptığı ölçümlerde mesafenin gerçekte 700 mt. olduğundan bahsetti.


Selçuk Ağabeyin 23:30 gibi kokoreççiye gidelim teklifi yoğun gündem nedeniyle başka bir güne ertelendi.


Mustafa Ağabey de, ziyaretimizden çok mutlu olduğunu ve haccın manevi hazzını tatmayanların da en kısa sürede tatmasını temenni etti.


İnsanlar arasında sevginin yerleşmesine yardımcı olan en önemli sebeplerden birisi ziyaretlerdir. Dinimiz, ziyaretlere çok önem vermiştir. Peygamberimiz bir hadislerinde “Allah için bir hastayı veya bir müslümanı ziyaret eden kişinin cennetteki yerini hazırladığını haber vermiştir” (Tirmizi, Birr 64).


Ziyaretler, sevgi ve güven duyulan gelişen, bireyleri birlik ve beraberlik içinde yaşayan toplumların doğmasına neden olur. Kişiler, ziyaret yoluyla birbirlerini daha yakından tanırlar. Sıkıntılarını , dertlerini öğrenirler. Birçok konuyu aralarında görüşüp, birlikte karar verme imkanına sahip olurlar. Toplum içinde yalnız olmadıkları hissini kazanır ve istikbale huzur ve güven içinde bakarlar. Üzüntülü ve sevinçli anlarında yanlarında gördükleri dostları, onlar için mutluluk kaynağı olur.


Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın 24 yıldır nasıl dimdik ayakta olduğunu şimdi daha iyi anlamış bulunmaktayım...





Hiç yorum yok: