6 Ocak 2008 Pazar

Sabredebilmek


Ceyhun, üniversiteyi başarıyla bitirmiş ve kimya mühendisi çıkmıştı. Artık çalışma hayatına atılması gerekiyordu.



Bir kamu kuruluşunda geçici statüde çalışmaya başlamıştı. Genel Müdürü Ceyhun’a, kadro açıldığında şirketin daimi kadrosuna alınacağını söylemişti. Ceyhun, kısa sürede işini öğrenmeye ve adapte olmaya çalışıyordu.


O ayın sonunda kadrolar geldiğinde Ceyhun, şirketin daimi kadrosuna geçirilmemişti. Ceyhun’un morali bu olaya çok bozulmuştu. Bu durumu gören Ceyhun’un müdürü Abbas bey, Ceyhun’a moralini bozmamasını ve işine daha kuvvetli bir şekilde sarılmasını tavsiye etmişti.


Abbas bey, Ceyhun’un azmini, gayretini, bir şeyler üretme çabasında olduğunu görüyor ve ona sürekli yeni projeler veriyordu. Ceyhun, üstlendiği bu projelerin altından başarıyla kalkıyordu. Arkadaşları arasında da kısa sürede sevilen biri olmuştu. İkili ilişkileri, diyalogları da gayet iyiydi arkadaşlarıyla Ceyhun’un.



Ertesi yıl tekrar daimi kadro açıldığında Ceyhun, bu sefer kesinkes daimi kadroya geçeceğini düşünüyordu. Çünkü liyakat sahibiydi ve işin ehli konusunda kendisinden daha iyileri yoktu. O da nee? Ceyhun’u yine daimi kadroya almamışlardı. Olamaaaz olamaaaz , bu benim hakkım, hakkımı gasp ettiler diye isyan ediyordu . Neden daimi kadroya alınmadığını araştırmayı kafasına koyan Ceyhun, şirketin genel müdürüyle görüşmeye karar vermişti. Abbas bey ve Ceyhun’un mesai arkadaşları genel müdürle görüşmemesi konusunda Ceyhun’u uyardılar ancak bu kararından vazgeçiremediler.



Genel müdürüyle görüşen Ceyhun, duyduklarına inanmak istemiyordu. Genel müdür, Ceyhun’a, kadroların dağıtımında liyakatın önemli olmadığını, kendi siyasi görüşlerine yakın kişilerin kadro dağıtımında dikkate alındığını, Ceyhun’un ise bu siyasi görüşe uzak olduğunu, kadroya alır ise bunu bir yerlere izah etmekte zorluk çekeceğini söylemişti.




Boynu bükük bir şekilde genel müdürün odasından Ceyhun’un çıktığını gören Ticaret Müdürü Tayfun bey, Ceyhun’u odasına davet etti ve Ceyhun’a, “bak evladım, ben bu şirkette 25 yıldır çalışıyorum ve şunu gördüm. Bu şirket, çalışana eninde sonunda hakkını teslim eder. Genel müdürün söylediklerine kafanı takma, siyasiler gelip geçici, onlar yolcu biz hancıyız. Çalışmandan, azminden hiçbir şey kaybetme. Kadronu eninde sonunda alacaksın” dedi. Biraz olsun rahatlayan Ceyhun, Tayfun beye teşekkür ederek odasından ayrıldı.



Ceyhun, sabretmeliydi. Biliyordu ki sabır, bütün faziletlerin anasıdır. Hayatta başarılı olmanın ve kemale ermenin sırrı, bu güzel huydan geçer diye düşünüyordu.



Peygamberler sabrın en büyük örnekleridir. Onlar bütün güçlükleri sabırla karşılamışlardır.




Sabırlı insan, iyi insandır. İyi işler yapıp, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtuluşa ereceklerini Allah Teala haber vermiştir. Kur’an-ı Kerim de bir ayet-i kerimede “sabır zafere giden yoldur” diye bahsedilmektedir.


İş hayatının 5.yılında, genel müdür değişmiş ve Ceyhun daimi kadroya geçmişti. Kısa sürede de başarısının mükafatı olarak iyi bir makama geldi. Ekonomik açıdan da iyice rahatlayan Ceyhun, Allah’a binlerce kere şükrediyordu. Şimdiki konumu, asla şımarmasına vesile olmamalı, bu duruma nasıl geldiğini aklından çıkarmamalı ve azmini yitirmemeliydi. Bunları düşünen Ceyhun, şimdiden gelecekle ilgili planlar yapmaya başlamıştı bile.



Sabreden Ceyhun’un geldiği durum ortada. Keşke ülkemizde de kişilere ve olaylara sabredebilmesini bilsek, birbirimize tahammül edebilsek .


Sabrın, bizleri başarıya taşıdığını ve sorunların çözümünde anahtar olduğunu unutmamak temennisiyle…



24.12.2007

Hiç yorum yok: