Kölelik ne İslam öncesi ne de sonrası Türk tarihinde yoktur. İslamiyet de hitap ettiği toplumlardaki köleliği tedricen kaldırma yoluna gitmiştir. Ne var ki adı Müslüman kendi kavmiyetçi devletler eski alışkanlıklarını kolay bırakamadılar.
Birde kronik köleciler ve sınıfçılar var; sıfatıyla müsemma 'Vahşi Batı'. Onlar Kabilimsi bir medeniyetin torunları olarak hayatı sınıf çatışmalarıyla bir algıladılar ve köleliği kendi ruhlarından tüm insanlığa yaymaya çalıştılar.
Siz 1776 Amerikan Bağımsızlık Kongresi'nde veya 1789 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde kölelik karşıtı, eşitlikçi ve doğuştan özgürlükçü yaklaşımlar deklare edildi diye 19, 20 ve 21.yy'larda ona uyulacağını mı zannetmiştiniz?
1950'lere kadar siyahlar beyazlarla aynı otobüse bile binemiyordu. Çok şükür şimdi arka tarafta da olsa aynı vasıtada yer alabiliyorlar. 1990'lara kadar her siyasi futbolcu Wembley'de ıslıklanmıyor muydu? Hala da maymun taklidi yapılmıyor mu? Bir siyahın (Barack Obama) Amerikan Başkanlığı tepki doğurmuyor mu?
Bilincinize yediremediğiniz kuralları yazdınız diye secde edecek değiliz. Yada tersinden; sizde zaten var olan değerleri Tanzimat'la (1839) ilan ettiniz diye "Günaydın" diyecek pozisyonlara da düşmek istemeyiz. Aynı filmi (İ.Şaban filmi değil) her yüzyılda bir yemek durumunda hiç değiliz.
Kavramların karşılıkları dünyanın dört bir tarafında aynı mı? Oyunu kuranlar kavramlardan kaos üreterek mi sonuç almaya çalışıyor? Ben çağrışımlarıma güvenerek "Demokrasi: işgal, Özgürlük: kölelik, Barış: şiddet, Adalet: dayatma, Eşitlik:seçkincilik, Teknoloji: put" diye karşılıklasam kimlerle ortak dil kurmuş olacağım? Ve nereye kadar?
Asıl mesele şu: Kavramlar bize ait değil ve hafızasızız. Kamuoyu organizatörlerinin oluşturduğu gündemlerin peşinde gidiyoruz. Bir o yana, bir bu yana..
Edilgenlik, pasifizasyon, seyir ve izleyicilik insanoğlunun sürüleştiğinin bir göstergesi. Ne de olsa çoban (kovboy) koyun gütmeyi sever. Televizyon gibi bir hipnoz kutusu, futbol-magazin gibi bir süresiz oyuncak ve tüm beğenilerini inşa ettiğiniz halde "zevkler ve renkler tartışılmaz" repliğiyle özgür olduğunu sanan milyonlarca küresel köle.
Bir elektro-şok.. Bir sosyolojik kırılma.. Yada olağanüstü gelişmeler.. Yoksa yazarak, paylaşarak, tartışarak bir çıkış bulacağımız çok da olası değil.
E, sonuç: 'Söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil.'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder