3 Ocak 2008 Perşembe

Suya Vermemiz Gereken Önem Git Gide Artıyor

İnsanlar ve canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için suya ihtiyaç duyarlar. Su, insanın temel ihtiyacı olmasının yanı sıra üretimde de vazgeçilmez unsurdur. Su başta tarım olmak üzere endüstride, park ve bahçelerde, dinlenme tesislerinde ve daha birçok alanda kullanılmaktadır. Su, bizim için ve doğa için bu kadar önemli iken ona gereken önemi verdik mi? Ya da onu yeterince verimli kullanabildik mi? Bu soruların cevabını şimdi daha iyi verebiliyoruz en azından artık ne yapmamamız gerektiğini, küresel ısınmanın etkilerini gördükten sonra, biliyoruz.

Dünyanın toplam su miktarı 1,4 milyar km3’tür [1 km3=1 milyar m3 (ton)]. Bu suyun % 97,5’u okyanuslar ve denizlerde tuzlu su olarak, % 2,5’u da derelerde, göllerde, yeraltında ve kutuplarda (buzul olarak) tatlı su olarak bulunmaktadır. Tatlı suyun % 68,9’u kutuplarda ve yüksek bölgelerde sürekli buz ve kar olarak, % 30,8’i ise toprak nemi ve yeraltı suyu olarak bulunur. Bu suyun da dünya genelinde yaklaşık olarak yüzde 67‘si tarımda, yüzde 23‘ü endüstride ve yüzde 10‘u konutlarda kullanılmaktadır. Görüldüğü gibi mevcut suyun büyük bir kısmı tarımda kullanılmaktadır. Yağan yağmur miktarı bazı bölgelerde tarım ürünlerin yetiştirilmesinde yeterli olmadığı için nehirler, göller veya barajlar gibi yerüstü sularından pompalar veya kanallarla sürekli su çekilmektedir. Sulamada yerüstü sularının yetmediği durumlarda ise yeraltı suları kullanılmaktadır. Yeraltı sularının çok fazla çekilmesi, tatlı su kaynaklarının dengesinin bozulmasına sebep olacağı için, gelecekte ciddi su sıkıntısının başlıca sebebi olacaktır.

Suları bilinçsiz ve dengesiz kullanmak ilerde ne gibi sorunlara yol açabileceğini şu zamanda kendini hissettiriyor. Dünyadaki su sorunları ile ilgili olarak yapılan araştırmalarda, halen 26 ülkede 350 milyon kişinin susuzluk çektiği, 1,2 milyar civarında insanın ise yeterli su kaynağına sahip olmadığı ve her yıl çoğunluğu çocuk 5 milyon kişinin su yetersizliğinden ve kirli sulardan kaptığı hastalık sonucu, yaşamını yitirdiği belirtiliyor. 2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun 9,3 milyara ulaşmasının beklendiği ve iklim değişiklikleri yüzünden 60 ülkede toplam 7 milyar insanın su kıtlığı yaşayacağı belirtiliyor. Günümüzde bile 6 milyar insanın yaklaşık yüzde 26‘sının güvenli su kaynaklarından yoksun olduğu biliniyor.

Tatlı suların ülkelere dağılımı ise çok dengesizdir. Ekvator kuşağı, Avrupa, Amerika‘nın belirli bölgeleri su kaynağı yönünden çok zengin, Büyük Sahra, Orta Asya, Avustralya gibi geniş kurak alanlar ise su yönünden çok fakir olan bölgelerdir. Ülkemizin toplam yenilenebilir su potansiyeli yaklaşık 234 milyar m3‘tür. Ancak, günümüz teknik ve ekonomik şartları çerçevesinde, çeşitli amaçlara yönelik olarak tüketilebilecek yüzey suyu potansiyeli 98 milyar metreküp, yer altı suyu potansiyeli ise 12 milyar metreküp olarak hesaplanmaktadır. Bu durumda, tüketilebilir yüzey ve yeraltı suyu potansiyeli yılda ortalama toplam 110 milyar metreküp olmaktadır. Türkiye, su kaynakları ve bu kaynakların kullanımı ve değerlendirilmesi konusundaki faaliyetleriyle bulunduğu coğrafi bölgede ender sorunsuz ülkelerden biri ya da su miktarı açısından yeterli bir ülke olarak görünmesine rağmen, özellikle kişi başına kullanılabilir su potansiyeli incelendiği zaman gerçeğin farklı olduğu anlaşılmaktadır. Uluslararası kriterlere göre kişi basına düşen 10 bin m3 kullanılabilir su "su zengini ülke"ye, 3 bin ile 10 bin metreküp arasındaki su "yeterli suyu olan ülke"ye, bin ile 3 bin metreküp arasındaki su "su sıkıntısı olan ülke"ye, miktar 1000 metreküpün altında ise, su fakiri ülkeye karşılık gelmektedir.

Nüfusu yaklaşık 70 milyon olan ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yılda yaklaşık 1570 metreküptür. Nüfusumuzun sürekli artışına ters orantılı olarak, kullanılabilir su miktarının değişmemesi, hatta kırsal alanlardan büyük şehirlere göç, yüksek düzeyde ekonomik büyüme gibi etkenler ile nitelik ve niceliğinin azalması göz önüne alınırsa, önümüzdeki yıllarda bu miktarın daha da azalacağı ve uluslararası kriterlere göre "su fakiri" ülkeler arasına gireceğimiz açıkça görülmektedir.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF- Türkiye) verilerine göre, Türkiye’nin su ile ilgili genel görünümü şöyle:

  • Tarımsal sulamanın yüzde 88’i vahşi sulama şeklinde yapılıyor. Suyun verimli kullanımını sağlayan yağmurlama ve damla sulama uygulaması son derece yetersiz.
  • Kentsel kullanımda kaçak ve kayıpların oranı yüzde 40 civarında.
  • Belediyelerin sadece yüzde 8’inde arıtma tesisi var, Organize Sanayi Bölgeleri’nde atık suların yüzde 25’i arıtılmıyor. Bir litre atık su, 8 litre tatlı suyu kirletiyor.
  • Sulak alanlar kuruyor ve kirleniyor. Son 40 yılda sulak alanların yarısı kaybedildi. Kaybedilen sulak alanlar arasında Amik Gölü, Avlan Gölü, Kestel, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış, Eşmekaya sazlıkları var. Beyşehir Gölü, Tuz Gölü, Akşehir-Eber Gölleri, Bafa Gölü, Eğirdir Gölü ve Sultansazlığı ise giderek kuruyan ve kirlenen sulak alanlardan sadece birkaçı.
  • Yeraltı suları da tükeniyor. Konya Havzası’ndaki 50 bin kuyunun yarısı kaçak, her sene su seviyesi birkaç metre düşüyor.
  • 2025’te Türkiye’de yağışların yüzde 25 azalması bekleniyor.
  • 2030 yılında nüfusu 100 milyona ulaşması beklenen Türkiye, kişi başına 1100 metreküp kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı çeken ülke durumuna gelmesi bekleniyor.

Günümüzde artan nüfus, sanayileşme, ekonomik gelişmeler ve şehirlere göç nedeniyle, zaten sınırlı olan su kaynakları üzerindeki baskı giderek artıyor ve mevcut su kaynaklarının en verimli şekilde kullanılması önemi giderek artmaktadır. Bu konuda mevcut su kullanım yöntemlerinin daha ekonomik olan yöntemlerle değiştirilmesinin yanı sıra zorunlu ve/ya gönüllü su tasarrufu yapılması da artan su ihtiyaçlarının karşılanabilmesinde büyük yarar sağlayacaktır.

Su kaynaklarında azalma meydana geldiğinde insanların bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri kadar suyun temini mümkün olamaz. Eğer nehirlerdeki sular sulamaya yönlendirilecek olursa akıntı seviyesi düşecektir. Rezervuarlarda bulunan ve zaten düşük seviyedeki sular da giderek azalacak ve belki de yetmeyecektir. Nehirler, göller ve rezervuarlardaki su seviyesinin düşmesi, suya bağlı yaşam sürdüren balıklar ve diğer canlılar için de büyük sorunlar yaratacaktır.

Su kaynaklarının yönetiminde su tasarrufu çok önemlidir. Su tasarrufu; suyun ihtiyacımızı karşılayabilecek ölçüde en verimli biçimde kullanılmasıdır. Bu konuda da en önemli adım, halkın bilinçlendirilmesi ve her alanda nasıl tasarruf yapılabileceğinin anlatılmasıdır. Bir kişinin tasarruf ettiği miktardaki su, bir diğeri için hayati önem taşıyabilir. Sulama yöntemleri değiştirilmeli ve daha az suya ihtiyaç duyan bitkiler ekilmelidir. Şehirler ve kasabalar suyu paylaşabilir, fabrikalar üretim metotlarını değiştirebilir ve bireyler tüketimi azaltmak için su tasarrufuna gidebilirler. Banyo yaparken, yüzümüzü yıkarken, traş olurken, dişinizi fırçalarken, sebze ve meyveleri yıkarken su tüketimindeki alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekir. Temiz su boşa akıtıldığı zaman atıksuya dönüştüğü unutulmamalıdır. İçme suyu ve atık su arıtma maliyetinin yüksek olduğu unutulmamalıdır Herkes su kullanımını azaltırsa, paylaşılacak su miktarı da artacaktır. Suyun büyük oranda ihtiyaç duyulduğu tarımda etkin kullanılmasının yollarından biri Damlatma ile Sulamadır. Damlama sulamayla bitkilere saatte 1 ile 20 litre arasında su vermek mümkün. Bu miktar, toprağın yapısına ve bitkinin türüne göre ayarlanabiliyor. Bu sistem, tuzlu ve acı sularla sulamayı da mümkün kılıyor. Ayrıca boruları toprağın 50 cm altına gömerek de sulama yapılabiliyor. Bu yöntemin bir avantajı da, fosforlu gübreleri doğrudan bitkinin köklerine ulaştırmasıdır. Bu ve benzeri yöntemlerin kullanılması tarımda ki su israfının önüne geçilmesine yardımcı olacaktır.

Su tasarrufunda bir diğer yol mevcut sularımızı olabildiğince az kirletmektir. Bunun için bir kenara bırakıp arıtma tesislerini en verimli şekilde çalıştırılmalıdır.

Gerek iklim değişikliğinin bir sonucu olarak gerekse de iklimin kendi doğal değişebilirliğinin bir sonucu olarak ülkemizdeki mevcut su kaynakları sınırlıdır ve bu sınırlı kaynakların en verimli şekilde değerlendirilmesi zorunluluğu vardır.

Suyun verimli kullanılması ve mevcut su kaynaklarından her sektörün eşit olarak yararlanabilmesi için, bir yandan su tasarrufu sağlayan teknolojik gelişmelerin yakından takip edilmesi ve uygulama alanlarının tespit edilmesi, diğer yandan da gönüllü su tasarrufu konusunda toplumun her kesiminin bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Hiç yorum yok: