24 Ocak 2008 Perşembe

Lüks Hayat!

Geçen haftaki yazımda sizlere genel olarak bahsetmiştim; ülkemizde "sosyete" olarak tabir edilen ve Batı tarzına yakın yaşam stilini benimsemiş, lüks markaları kullanan, toplumun az bir kesimini oluşturan sosyal tabaka bugün belki de modernleşmenin yeni tezahürü olarak zengin muhafazakâr kesimde de yer bulmaktadır.

Tabii muhafazakar kesimdeki sosyetiklik Doğu tandanslarına yakın hatta denilebilir ki Arap sosyetesine uygun bir biçim seyretmektedir. Arap dünyasındaki sosyetik tiplere baktığımızda çoğunun Batı eğitiminden geçip şekil olarak geleneksel Arap kültürünü yaşattıkları hepimizce malum olan bir durumdur.

Aynı şekilde ülkemizdeki yeni sosyetik muhafazakar kesimin de eğitimini Batıdan alıp şeklen Doğulu olarak yaşadığı görülmektedir. Bilinen lüks markaları kullanan bu kesimin yaşadığı lüks yaşam ise diğer sosyete mensuplarından kendilerini ayıran en önemli fark olan temsil ettikleri "İslami kimliğe" ters düşmektedir.

Çünkü İslam sosyal bir dindir ve İslamiyet'te toplumdaki sosyal tabakalar arası uyuma çok önem verilmiştir. Zekat ibadeti bunun en açık delilidir. Hele bizim gibi gelişmekte olan toplumlarda gelir seviyesi düşer, alt ve üst tabakalar arasındaki fark gittikçe artarken bir kesimin en azı 850 Euro olan ayakkabı giymesi hem dinen hem de ileride toplumda sosyal patlama yaratma ihtimalinden dolayı sakıncalıdır.

Nitekim geçmişte Batı ve Doğu toplumlarında yukarıda izah ettiğim sebeplerden kaynaklanan birçok olay meydana gelmiştir. Ne var ki bizim geçmişimize bakıldığında yöneten kısmın lüks tüketimine dair halk arasında bir isyan çıkmamıştır. Çünkü bizim örfümüz gereği de gösteriş son derece ayıp sayılmıştır.

Söz konusu örfün bir yansıması olarak dönemin Batı ve Doğu saraylarıyla Topkapı sarayı kıyaslandığında Topkapı sarayının ne kadar sade olduğu malumdur. Mesela Fransa'daki Versay Sarayı veya Rusya'daki Kremlin sarayı yanında bizim saraylar son derece sade kalmaktadır. Aynı şekilde kılık kıyafette de ecdatta aynı sadelik mevcuttur. Yani bizler için önemli olan "şekil" değil "öz"dür.

Bir diğer örnek olarak, çok enteresandır, eski Türklerde (hatta bu ritüeli Osman Bey'in de yaptırdığı söylenir) yılın belli zamanında yöneticiler evlerini halka açarak halkın buradan istediği şeyi almasına müsaade ederlermiş. Yani bir nevi göz hakkı gibi algılanabilecek bu uygulama yönetenin halka bakış açısını yansıtması bakımından ayrı bir önem arz eder.

Bugün dünyadaki sermayenin serbestçe dolaşması her ülkede yeni sınıfların oluşmasına, zengin ve fakir arasındaki uçurumun giderek artmasına sebebiyet vermektedir. Nitekim yapılan araştırmalar 21. yüzyılın önemli sorunlarından biri olarak bahsettiğimiz durumu belirtmektedir.

Diğer taraftan günümüzde iletişim ağının yaygınlığı toplumları lüks tüketime hızla yöneltmekte; bu durum özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan toplumlarda çeşitli yönlerde cereyan eden sosyal hareketliliklerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.

Umarım milletimiz geçmişine sahip çıkarak örfünde yer alan "sadelik" temelli anlayışına ve dininde bulunan "israf" prensibine özen gösterir. Çünkü bugünkü durum geçmişte yaşanmamış fakat gelecekte yaşanabilecek toplumsal kaosun habercisi niteliği taşımaktadır.

İyi haftalar!...

Hiç yorum yok: